Özellikle motor konusunda değişen teknik kurallarla birlikte Formula 1’de yeni bir dönemin başlangıcı olan 2014 sezonunu geride bıraktık. Mercedes AMG F1’in İngiliz pilotu Lewis Hamilton kariyerindeki 2. şampiyonluğa ulaşırken, Mercedes de fabrika takımı olarak tarihteki ilk şampiyonluğunu kazandı. Bu yazımda sezon için genel bir değerlendirme yapacaktım ama Mercedes kısmı biraz uzun sürünce sadece Mercedes’ten bahsetmeye karar verdim. Genel değerlendirmeyi başka bir yazıda yapacağım.
Mercedes iki pilotuyla birlikte sezonun büyük bölümünü domine etti. Bunun en büyük sebeplerinin başında Mercedes’in Ferrari ve Renault’dan çok daha iyi bir motor üretmesi geliyor. Bu sezon kullanılmaya yeni başlanan 1.6 litre turbo V6 motor sayesinde, Mercedes sezona Red Bull ve Ferrari’nin çok önünde başladı. Tabii iş sadece motorla bitmiyor ama Mercedes motoru kullanan diğer takımların bütçe olarak Mercedes takımıyla rekabet etmesinin zor olduğunu da unutmamak gerekir. Ferrari ve Red Bull’un sadece motor nedeniyle kaybettiği hız Mercedes’e şampiyonluğun yolunu büyük ölçüde açmış oldu.
Mercedes’i öne çıkaran konulardan biri de çok iyi bir motor ve ERS (enerji dönüşüm sistemi) kombinasyonu yakalaması oldu. Bu durum tur içinde daha fazla eneji depolayıp motora daha fazla güç aktarmayı mümkün kıldı. Fabrika takımı olmanın ERS açısından ne kadar avantaj sağladığını bilemeyiz ama McLaren’in motor konusunda Mercedes ile yaşadığı sıkıntıları göz önüne alırsak en azından Mercedes takımının bazı dezavantajlarla boğuşmak zorunda kalmadığını söyleyebiliriz.
Takımın sportif durumuna gelirsek, Lewis Hamilton ile Nico Rosberg’in pist üzerinde yarışmasına izin verilmesi seyir zevki açısından olumluydu. Zaten aksi bir şeyin gerçekleşmesini düşünmüyordum açıkçası. Michael Schumacher’in Ferrari’deki yıllarına atıfta bulunarak Mercedes’in davranışını çok abartmaya da gerek yok bana kalırsa. Schumi şampiyonluk yarışında takım arkadaşları tarafından pek zorlanmamıştı, Mercedes’teki durum tamamen farklı. İki pilot şampiyonluk için çekişiyorsa birinin diğerine yol vermesini isteseniz de olmaz zaten. Nitekim bunun örneğini Macaristan’da gördük. Hamilton’dan Rosberg’e yol vermesi istendi ama o haklı olarak yol vermedi. Uzun lafın kısası, Mercedes’in pilotların pist üstünde serbestçe rekabet etmesine izin vermekten başka bir seçeneği yoktu.
Hamilton sezonun başlarında teknik sorunlar yaşayarak uzun süre puan olarak Rosberg’in gerisinde kaldı. Açıkçası bir ara çok fazla demoralize olduğunu ve motivasyonunu kaybetmek üzere olduğunu düşünmeye başlamıştım. Fakat Rosberg’i pist üstünde geçerek yarış kazanmaya başlayınca rüzgar tersine döndü. Rosberg minimum hatayla yarışarak elinden geleni yapsa da şampiyonluğa kilitlenen Hamilton’a karşı koyamadı. Hamilton’ın bazı yarışlara çok geriden başlayıp Rosberg’in önünde bitirmesi Rosberg’i yıpratmadı değil. Rosberg zaman zaman sert de oynadı.
Örneğin Monaco sıralama turlarında sarı bayraklara sebep olarak Hamilton’ın muhtemel bir pole’ünü engellemesi ve Belçika’da riskli bir atak yaparak Hamilton’ın lastiğini patlatması gerilimi yükselten olaylardı. Neyse ki takım bu olayların sonrasını iyi idare etti ve iki pilotun takım arkadaşlığı büyük bir yara almadı.
Bu sezon Mercedes’te iyi olmayan ne vardı diye düşünürsek benim aklıma ilk olarak frenler geliyor. Aşırı ısınma nedeniyle takım bazı yarışlarda puan kaybetti, bazı yarışlarda da pilotlar frenleri kontrol altında tutmak zorunda kaldı. Ayrıca Hamilton’ın Almanya’da sıralama turlarında kırılan fren diski de tam olarak açıklanamadı. Frenin üreticisi Brembo ile ortak yapılan araştırmaya rağmen kesin bir sonuca varılamadı.
Mercedes ile ilgili son olarak Ross Brawn’ın hakkını da vermek gerekir. Feshedilmek üzere olan Honda takımını satın alarak önce Brawn GP ismiyle şampiyonluk kazandı, sonra takımı Mercedes’e satıp direktör olarak takımın gelişmesine büyük katkı sağladı. Bu sezon görevi devralan Toto Wolff’ün işi nispeten daha rahat oldu. Şahsen Ross Brawn’ı tekrar Ferrari’de görmek isterim ama şu an pek mümkün gözükmüyor.
AHMET KAKACAK
