Sezona kötü bir giriş yapan ama sonrasında toparlanan ve hem Euroleague’de hem de BSL’de yoluna doludizgin devam eden lacivert beyazlılar Cotton ile yollarını ayırmalarının ardından hızlı bir transfere imza attılar. Yaz döneminde adı ligimizden bir çok takımla da anılan skorer guard Brandon Paul (1.93 metre – 25 yaş) sezon sonuna kadar Anadolu Efes forması giyecek. İşlemleri yetişirse hemen bu hafta Perşembe oynanacak Bamberg maçında da kadroda yer alabilecek. Avrupa tecrübesi Cotton’a göre daha yüksek olan Amerikalı şutör guardı gelin biraz daha yakından tanıyalım.
“Kariyeri”
NCAA’in değerli okullarından Illinois’de kariyerine başlayan Paul son sezonunda (2012-13) 16.6 sayı, 4.4 ribaund, 2.7 asist gibi önemli istatistiklerle oynayarak ne kadar çok yönlü bir oyuncu olduğunu göstermişti. Ardından draftlara katılmak yerine yolculuğuna Avrupa’da devam etme kararı aldı ve Rusya’nın Nizhny Novgorod takımı ile anlaştı. Eurocup’da ve VTB lig’de forma giyen ancak beklentilerin altında kalan Amerikalı skorer Şubat 2014’te tekrar ülkesine döndü ve D-League’de forma giydi. Sonrasında 2014-15 sezonunun tamamını da burada geçirdi. 2015 yazında kariyerinde yeni bir sayfa açarak İspanya’nın köklü takımlarından Joventut Badalona’ya transfer oldu. İlk Avrupa macerasının aksine burada çok daha etkili bir performans sergiledi, Liga Endesa’nın değerli skorerlerinden biri olarak sezonu tamamladı. Eurocup ve Euroleague seviyesinde bir çok takımdan teklif almasına rağmen tekrar NBA şansını denemek istedi ve 76ers’ın kamp kadrosunda yer aldı ama kontrat kapamadı.
“Artıları-Eksileri”
Paul hücumda çok önemli bir silah. Atletik özellikleri ile birlikte açık alanda verimi artan bir oyuncu, gerektiğinde topu getiren isim olduğu gibi gerektiğinde kanatlardan etkili koşular yaparak da hızlı hücumları skora çevirebiliyor. Amerikalı guard üçlükleri ile de ciddi bir tehdit. Geçen sezon toplamda bulduğu 434 sayının %53’ü 3 sayılık atışlardan gelmişti. Güçlü bacakları sayesinde en yüksek noktaya kadar çıkıp düzgün mekaniği ile topu çabuk bir şekilde elinden çıkarıyor. Set hücumlarında perdelerden çıkarak etkili olabildiği gibi hem yakala at pozisyonlarında hem de dribbling üstü kendi yarattığı pozisyonlarda skora gidebiliyor. Özellikle yakala at pozisyonlarında onu boş bırakırsanız ciddi şekilde canınız yanabilir. Bunun yanında Paul etkili bir penetreci. Güçlü fiziği, çabuk ilk adımı ve uzun kolları ile potaya rahatlıkla gidebiliyor. Patlayıcılığı artı uzun kolları ile temas aldığında bile dengesini koruyabilen ve pozisyonları iki eliyle de bitirebilen bir isim.
Önemli artılarından biri de penetreye başladıktan sonra potaya direkt gitmek yerine bir iki dripling sonrası yakaladığı boşlukları yüksek yüzdeli orta mesafe şutlarla cezalandırabilmesi. İşin savunma tarafında da katkı sağlayabilen ve konsantrasyonu yüksek bir isim, oyunun iki yanında da varlık gösterdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Rakibi ile pota arasında kalabilen ve yatay olarak da çabukluğa sahip bir guard. Topla çember arasındaki pozisyonunu doğru alıyor ve hem rakibine şut mesafesi bırakmıyor hem de ivmelenmesi için gereken boşluğu vermiyor. Ayrıca çabuk elleri ile top hırsızlığı konusunda da fena değil. Güçlü fiziği ile gerektiğinde temastan kaçmaması da önemli avantajlarından biri. Bu özellikleri ile 1,2,3 numaralı pozisyonların tamamını ve kendinden daha fizikli oyuncuları da savunabiliyor. Ayrıca perdelere fazla takılmıyor ve rakibinin topsuz hareketlerini de yakından takip ediyor, savunma konsantrasyonu yüksek bir oyuncu. Paul bir guard için ribaund anlamında da ortalamaların üstünde, vücudunu kullanarak doğru yer alıyor ve çabuk sıçrayabilmesinin avantajı ile rakiplerinden önce topa uzanabiliyor.
Hücumda en önemli eksilerinden biri ise şut seçimleri. Zaman zaman kendine fazla güvenmesi ile zorlama atışlara gidebiliyor ve kaçırdığı günlerde fazla ısrarcı olabilir. Ayrıca topun elinde olmasını biraz fazla seviyor ve bu da takımın hücum ritmini aşağı çekebiliyor. Penetre ettiği pozisyonlarda genelde tamamen skora konsantre oluyor. Kafasını kaldırıp savunmanın durumunu incelemekte ve boş arkadaşlarını zamanında topla buluşturmakta pek başarılı değil. Bu da onun kapanan savunmaların ortasına dalarak basit top kayıpları yapmasına neden olabiliyor. Evet perdelerden çıkarak efektif olabiliyor ama genelde şut atarak bitirmeyi tercih ediyor. Yine kafasını kaldırmadığı için ve şutuna fazla güvendiği için kolay penetre ya da ters eşleşme yakalamış arkadaşını topla buluşturma fırsatlarını kaçırabiliyor. Savunmada ise tepe ikili oyunlarında perdelerin altından geçmek ya da adam değişmek gibi kolay yollara kaçması ters eşleşmede kalmasına veya topa sahip olan oyuncunun boş şutlar bulmasına neden olabiliyor.
“Sonuç”
Koç Perasovic’in oyun felsefesinde guardların skor üretmesi çok önemli parametrelerden biri. Sezon başında yaşanan temel sorun da zaten Granger ve Cotton’ın bu anlamda beklentilerin altında kalmasıydı. Sonrasında özellikle Granger’ın kendine gelmesi ile Hırvat koçun planları tıkır tıkır işlemeye başladı hücumda. Son maçlarda Cotton’dan faydalanamamaları tabi Heurtel ve Granger’ı epey zorladı. Doğuş her ne kadar kenardan gelerek savunmaya getirdiği enerji ile değer katsa da hücumda bu sisteme uyum sağlayabilecek bir isim değil. Paul’ün gelmesi ile hem ekstra bir atıcı daha hücum portöyüne katıldı hem de savunmada Cotton’dan daha dirençli ve ters eşleşmelere izin vermeyecek yapıda bir parça eklenmiş oldu. Yüksek tempoda oynamayı seven oyunculardan kurulu Anadolu Efes kadrosunda mevcut özellikleri ile parlayabilecek bir isim Paul. Yüksek yüzdeli üçlükleri, atletizmi, güçlü fiziği, patlayıcılığı, açık alandaki etkinliği ve en önemlisi Avrupa basketbolunu tanıyan bir isim olması ile ara dönemde yapılabilecek en uygun hamlelerden biriydi. Uyum sorununu çabuk atlatırsa Anadolu Efes’e gerçek anlamda değer katacaktır.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
Mail: fersu77@abcspor.com
Twitter: @fersudeniz
