https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BÜYÜK TAKIM GİBİ

Okunması Gerekenler

Nasıl özlemişiz değil mi böylesine oyunu domine ederek kazanmayı?
Baskıyla kazanılan toplar, bol pozisyon, oyunu istediğin zaman hızlandırıp istediğin zaman yavaşlatma, maçın sonunda iyice vites düşürüp bazı oyuncuları dinlendirme lüksüne sahip olma ve elini kolunu sallayarak deplasmandan 3 puan ile ayrılma. İşte tam ”büyük takıma” yakışan bir maç. Fenerbahçe’mize yakışan bir oyun.

Ama bu oyun bir günde olmadı tabii. İsmail Kartal geldiğinde hem fizik hem mental olarak yerlerde sürünen bir takım vardı. Oralardan geldi Fenerbahçe. Şimdi diyeceksiniz ki : ”Yüzlerce kez hoca değişikliğine tanık olduk. Bir çok kez bu değişikliklerin anında olumlu sonuç verdiğini gördük. Sanki sihirli değnek değmişçesine takımlar bir anda düzeldi. Peki İsmail Hoca’nın etkisi neden bu kadar sonra ortaya çıktı?”. Bu sorunun tek cevabı var, çünkü biz hiç bir kulüpte görülmeyen uzun süreli hocasız kalma hatasını yaptık yine. Bu da ister istemez hem antreman kalitesini hem de takımın havasını negatif etkiledi. Eğer İsmail Hoca Perreira’nın gidişinin ertesi günü antremana çıksaydı, belki yine şampiyonluk potasında olmayacaktık ama muhtemelen Türkiye Kupası’nda devam ediyor olurduk. Slavia Prag da karşısında çok daha dirençli bir rakip bulurdu.

Takımın daha dirençli daha mücadeleci olmasında elbette ciddiyet faktörü önemli ama oyuncu seçimleri de çok önemli. Serdar Aziz’in defansa getirdiği sertlik, Osai’nin ”yapamaz” denildiği 4’lü defansın sağındaki pozisyonda giderek büyümesi, merkez orta sahada Zayc’ın ofansif, Crespo’nun cengaverlik katkısı, bunların hepsi ”kadro istikrarı” ile de birleşince Fenerbahçe daha dinamik ve coşkulu bir takım haline geliyor.

İşin ofans kısmına gelince bir başka dokunuş ta özgüvenini kaybetmeye doğru giden Rossi’ye hocanın ısrarla forma vermesi oldu. Rossi hala top kayıpları yapıyor, bazen son vuruşlarda etkisiz kalıyor ama sürekli pozisyonların içinde. Her geçen gün de daha iyi oluyor. Ancak deplasmanlarda gösterdiği etkiyi Kadiköy’e de taşıması gerekiyor. Bugün onun gibi Mert Hakan da top kayıpları yaptı ancak o da çok çalışkandı ve sağ tarafa yakın oynamasına rağmen hiç saklanmadı hep top istedi. Fakat en büyük ofansif zenginliği Irfan Can sundu. Müthiş bir assist yaptı, harikulade bir gol attı. Bunların yanında da yeteneğini gözler önüne serdi maç boyunca. Belli ki milli arada iyi çalışmış, biraz daha toparlamış. Bizim de görmek istediğimiz Irfan Can zaten bu. İnşallah üzerine koyarak devam eder.

Ve tabii Arda Güler… Bu çocuk bizi iyice sulugöz yapacak anlaşıldı. Onu seyrettikçe, golleriyle ayağa kalktıkça gözleri sulanmayan, duygulanmayan Fenerbahçe’li var mı acaba? Bir yandan bizi duygulandırıyor bir yandan da yaptığı klas hareketlerle gözümüzün pasını siliyor. Nazar değmesin inşallah. Koskoca camianın, milyonlarca taraftarın takımla barışmasına inanılmaz bir katkıda bulundu.

Şimdi bu hava ile istim üzerindeyken Galatasaray ile oynayacağız. Göreceksiniz hafta boyunca ”şöyle parçalarız, böyle fark atarız” diyenler olacaktır bolca. Aman diyeyim, bu gaza gelmeyelim. Futbolda şımarıklığa ve kibire yer yok. Evet iyi oynuyoruz, evet uzun süre sonra güzel bir seri yakaladık ama Galatasaray maçı bambaşka bir maç olacak. Barcelona deplasmanında yaptıkları gibi kapanıp Kerem üzerinden hızlı çıkmaya çalışacaklar. Biz yine aynı mücadeleyi gösterelim önce, yine ”büyük takım gibi” oynamaya devam edelim. Kadiköy’de Galatasaray’ı yenmeyi özledik, haftaya derbi galibiyeti ile sevinelim.

mail: alp.eralp@abcspor.com

twitter: @alperalp72

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

AMATÖRCE

Yedigimiz iki gol de olacak iş değil. İlkinde ortada fol yok yumurta yok. Rakibin ne baskısı var ne pozisyonu....

Benzer Konular