https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EFSANE SPOR FİLMLERİ VE KAHRAMANLARI

Okunması Gerekenler

Cuneyt_Dirican (1)Efsane Spor Filmleri ve Kahramanları

Spor deyince akla bir sürü alt dalı, meşhur sporcular, takımlar, organizasyonlar gelir öncelikle.  Kempes, Platini, Rossi, Maradona, Pele, Metin Oktay, Lefter, Metin – Ali – Feyyaz, Rıdvan, Tanju, Roberto Carlos, Hagi, Alex bir film şeridi gibi futbolda gözümüzün önünden geçen büyük karakterlerdir. Sadece futbol mu ? Muhammed Ali Clay, Michael Jordan, Steffi Graf, Katarina Witt, Bruce Lee, Michael Schumacher, Sergei Bubka bir döneme damgasını vuran gerçek efsanelerdir.

Bir de adeta gerçekmiş gibi gözümüzün önünden film şeridi gibi geçen, herkesin kendisi ile özdeşletirdiği spor filmleri ve karakterleri vardır. Hangisi ile başlamalı gerçekten zor bir karar, o kadar çoklar ki… Eğer seyretmediyseniz, her birinin size ayrı bir keyif vereceği filmleri sizler için özetleyelim.

İşte Rocky Balboa, efsanenin ta kendisi. Eye of the Tiger ile az antrenman yapmamıştır bir çok kişi. Ne gaz verir ama şarkı ve film. Tam bir motivasyon filmidir. Clubber Lang (Mr.T), Apollo Creed ve Ivan Drago’yu yenen İtalyan Aygırı, dayak yemeyi de iyi bilir ve bu anlamda sanal karakterler arasında bir Teksas, Tommiks, Tombraks olmadığından, Mr. No gibi gerçeğe daha yakın olduğu için çok sevilmiştir.

Tabii, boks deyince, Ray Donovan dizisinde boks salonu işleten Donovan’ları da unutmamak lazım. Dövüş sporları deyince akla, sporun atası Olimpiyat’lar ve Yunanistan’dan gladyatör Spartacus dizisi gelir.  Madem dövüş sporları ile başladık, işte Kan Sporu ve Jean Claude Van Damme. Amerikalı Frank Dux uzakdoğuda turnuvada öyle maçlar çıkarır ki, filmin son sahnesi için filmi 10’dan aşağı seyreden olmamıştır. Peki ya Karate Kid serilerini hatırlamayan var mı, disiplin, acı, turnuva, antrenman, felsefe, ne ararsan vardır. Buradan Bruce Lee’ye saygımızı iletmeden bir sonraki paragrafa geçmek olmaz tabii. İradenin ta kendisidir ve onu en iyi anlatan linkteki bu imajinasyon reklam filmidir.

Biraz daha gerilerden “Zafere Kaçış” gelir. Filmde Sylvester Stallone ve Michael Caine ve Onbaşı Luis Fernandez rolünde efsane futbolcu Pele yer alır. 2.Dünya Savaşı sırasında esir düşen müttefik askerlerinin, Alman subaylarının propaganda amaçlı düzenlediği futbol maçında, kaçış planı yapmaları ve devre arasında kaçmak yerine ikinci yarıya çıkıp maçı kazanmaları konu edilir. Ne maçtır ama. Tabii, konu ile alakası pek olmasa da sporda disiplinli çalışmaya atıfta bulunmak açısından buradan “Kwai Köprüsü” filmine de bir selam göndermezsek dönemin filmlerine ayıp etmiş oluruz.

Futbol deyince iki filmi atlamak iki efsaneye saygısızlık olacağından hemen esas duruşa geçelim ve selam çakalım. İşte Taçsız Kral Metin Oktay ve İnek Şaban ve Gol Kralı ile Kemal Sunal. Türk futbolunun en büyük isimlerinden biri olan Metin Oktay’ın hayatını anlatan filmde kendisi dışında Gönül Yazar, Ayten Gökçer, Ajda Pekkan ve Erol Taş yer almıştır. Galatasaray aşkını anlatmak için filme bir göz atmak gerekir. Tabii, aşka dair gerçekleri 2000 yılında tarih iki kez yine yazmıştır.

İnek Şaban’da ise manavda çalışan Kemal Sunal’ı ünlü bir kaleci ile karıştırarak kaleye geçirirler. Atla Gel Şaban filminde minibüste Altılı Ganyan’ı sürekli tutturan Şaban deyince okulu kırıp Fenerbahçe maçlarına, derbiye kaçan diğer bir efsane Hababam Sınıfını atlamak olmaz. Geçenlerde ölüm yıldönümünde andığımız büyük ustaya sonsuz sevgilerimizle.

Futbolda bir diğer efsane “You will never walk alone” Liverpool’un İstanbul’daki unutulmaz dönüşünü konu alan “One night in Istanbul” filmini de es geçmemek lazım. Milan’a karşı 3-0’dan 4-3’e dönen Liverpool akla Hasan’la Sami Yen’de müthiş dönüş yapan Fenerbahçe’yi getirir. İlk yarıda gol kralı Tanju Çolak’ın hat-trick’ine ikinci yarıda Aykut Kocaman ve hat-trick ile Hasan Vezir cevap vermiştir. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmi de futbol üzerine sinemamızdaki önemli eserlerden bir tanesidir.

Tom Cruise Top Gun 2’ye hazırlanırken Jerry Maguire’ı es geçmek olmaz. İşinden atılmış Jerry (Tom) herşeye sıfırdan başlamak zorunda kalan başarılı bir Amerikan Futbolu menajeridir ve ona aşık olup inanan Renée Zellweger ile basamakları teker teker çıkarlar. Bir başka usta Martin Scorsese’nin “The Color of Money” filminde Paul Newman ile beraber bilardo topuna hayat verir kahramanımız. Tom’un başarıları bunlarla sınırlı değildir. Aynı Tom, eski eşi Nicole Kidman ile araba yarışçısıdır “Days of Thunder” filminde. Ayrton Senna ile Alain Prost rekabeti üzerine kurulu “Senna” belgeseli de Formula 1 dünyası üzerinden otomobil yarışlarına güzel bir örnektir. Tabii araba yarışı deyince 1963 model Volkswagen “Herbie, The Love Bug” asla gözden kaçamaz.

Basketbol efsanesi Jordan “Space Jam” ile gerçekten sanal karakter olan çizgi film kahramanları ile yer alır sinema dünyasında. Basketbol deyince bir döneme basketbolu sevdiren “Beyaz Gölge” dizisini atlarsak teknik faul alacak kadar hata yapmış oluruz. Tarık Akan’ın 2000’li yıllardaki TV dizisi “Koçum Benim” yine “The White Shadow” dizisinden ilham alan bir eserdir. Basketbol zaten aksiyon filmi gibi bir spordur, saniyelerle değişir.

Ve beyzbolda bir başka mucize Kevin Costner ile Düşler Tarlası’nda gerçekleşir. Ray Kinsela’ya gaipten gelen ses der ki, “İnşa edersen, (O) gelir(ler)”. O da tarlasına bir beyzbol sahası (Field of Dreams) inşa eder. Bu anlamda, mısır tarlasına gelen uzaylılar kısmı ile Mel Gibson’un İşaretler filmine çok benzer.

Türkiye’de pek tanınmayan bir spor dalı olan Curling üzerine, yazarlığını Saint Joseph Lisesi’nden kardeşim  Selim Çiprut’un yaptığı Süpürrr filmini de atlamamak lazım. Türkiye’ye takım oyunlarında ilk dünya şampiyonluğunu (voleybol) ve Fenerbahçe, Beşiktaş, Efes Pilsen gibi markaları kazandıran Saint Joseph gibi bir spor okulundan, yine bir ilke dair spor filmi çıkması biz (aziz) kardeşleri için pek şaşırtıcı değildir. Burada bir es vererek, elim bir hata sonucu hayatını kaybeden Saint Joseph Lisesi 11. Sınıf öğrencisi kardeşimiz milli kayakçı Aslı Nemutlu’ya rahmet diliyoruz, mekanı Cennet olsun.

Böylesine efsane bir yazıyı, iki efsane ile bitirmek lazım. İşte Oliver Stone yönetmenliğinde büyük usta, karakter oyuncusu Al Pacino. Scent of a Woman’daki efsane Tango dansçısı bu sefer karşımızda Amerikan futbol coach’u. Ne konuşmadır ama o son maçtaki devre arasında yaptığı. İnsan o odadan her seferinde kendi fırlamaktadır adeta. Biraz bizim Fatih Terim hocamızı da andırır bu yönüyle.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail : cuneyt.dirican@abcspor.com

twitter : @istanbulekolu

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular