https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EMRE BELÖZOĞLU MU DAHA NAMUSLU BURAK YILMAZ MI ?

Okunması Gerekenler







Normal
0




false
false
false

EN-CA
X-NONE
X-NONE






































































































































































OZAN GULSENIEmre Belözoğlu mu Burak Yılmaz mı daha namuslu?

Şener Şen’in namuslu filmindeki Ali Rıza Bey’i hatırladık son günlerde… Saf ama namuslu memur, herkes tarafından “enayi” olarak işaret edilse de, diğerlerine göre daha konforsuz bir hayatı göze alarak duruşundan vazgeçmez… Onun kimliğinin bir parçasıdır “NAMUS”… Sözde bu ülkedeki insanlar tarafından çok önemsenir bu kavram… Namus… Başka hiçbir dilde direkt karşılığı yok… Bize özgü. Neden? Çünkü çok önemli bizim için… Namus diyorum size… Hooop, bir silkinin, dik oturun, doğrulun…

Toplumun neredeyse tamamı tarafından bu kadar yukarılara konulan “namus” olgusu Türk sporunda önemli olmaz mı tabi ki olur. Gelin bu çerçevede, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarının rakip kadrolar içinde en “namussuz” buldukları 2 oyuncuyu ele alalım: Emre Belözoğlu ve Burak Yılmaz…

kesssEmre Belözoğlu… Zeytinburnu altyapısında parladı. Galatasaray altyapısına transfer oldu. Kısa zamanda müthiş sol ayağıyla ön plana çıktı. Hagi’den özel dersler aldı. Okan ve Suat ağabeyleriyle beraber Türkiye’nin gelmiş geçmiş en çok koşan-agresif orta sahası oldular. Fatih Terim gibi yine agresif, hep daha fazlasını isteyen bir teknik direktörle büyüdü. 4 yıla, 4 şampiyonluk ve 1 UEFA kupalarının fotoğraf çerçevelerini sığdırdı. Henüz 20 yaşını bile doldurmamıştı. Galatasaray taraftarı için geleceğin yıldızı değil, bilakis “o” günün yıldızıydı.

Radar cihazını Türkler bulmamıştı tabi. Hakan Şükür ve Okan Buruk ağabeyleriyle İtalya’da İnter’de buluştu. Emre’nin bundan sonra pizza ve makarna yiyecek olması taraftar için büyük bir travma oldu. Sonrasında Newcastle United’la Premier League yolları… Bu iki takımda geçen 7 yılda, kimi zaman başarılı kimi zaman da sakatlıklarla dolu günler geçirdi. İngiltere’de adı birkaç kez ırkçı söylemlerle belaya girdi. Şanslıydı, hiçbiri kanıtlanamadı bir şekilde!..

Sonraki karede Aziz Yıldırım’la imza törenindeler… 2008 Temmuz… “Küçükken gönül verdiğim takımın formasını giyeceğim için çok mutluyum”. Bu sözler Galatasaray taraftarlarını “aldatılmış, ihanete uğramış” hissettirdi… Emre Kadıköy’de inişli-çıkışlı bir grafik sergiledi. Toplamda başarılı oldu diyebiliriz.  Ama, gündemi oynadığı futbol değil yine başka şeyler oluşturdu.

Bazı maçlarda rakibine çok sert rövanş faulleri yaptı. Bazen kontrolünü kaybederek rakibe ya da hakeme dayılandı. Çoğunda formanın ağırlığı ve kariyeri yardımcı oldu, ceza almadı fazla… Ha bir de Trabzonsporlu (masumiyet müzesinde yeri olmayan) Zokora’yla yaşadığı ırkçılık konusuyla gündem olmayı başardı. Milli takımdaki el hareketi konusuna girmiyorum bile…

Tüm bu olaylarda ilk tepkiyi geçmişte yaşadıkları ihanet flashback’iyle hep Galatasaraylılar verdi. Onlar için Emre hep antipatik, itici, ahlaksız, hatta namussuzdu.

TRTŞimdi Fenerbahçeliler’in itici bulduğu Galatasaraylı futbolcuya gelelim: Burak Yılmaz’a…

Antalyaspor’da futbola başladıktan sonra, 18 yaşında, 2008’de Tigana’lı Beşiktaş’a geldi. Çok başarılı olamadı. Kısa ama başarılı Manisaspor macerasından sonra Aragones’li Fenerbahçe’ye transfer oldu. Büyük takımlarda teknik direktörden yana şansı gülmüyordu bir türlü. 1 sene sonra Eskişehir’e kiralandı. 2009-2010 devre arasında Fenerbahçe 3,2 Milyon Euro+Burak Yılmaz’ı Trabzonspor’a verdi, karşılığında Gökhan Ünal’ı aldı. Demek o  günlerde bu iki takım arasında böyle ilişkiler olabiliyormuş!.. Burada müthiş bir 2,5 yıl geçirdi. Bordo-mavililerin sevgilisi haline geldi. Sezon bittiğinde imza atmadan Lokomotiv Moskova takımının kampına katıldı. Sonra kontratındaki 5M Euro’ya serbest kalma maddesinden yararlanarak Galatasaray’a transfer oldu. Bu kez aldatılmış hissi yaşayan Trabzonspor oldu.

Burak Yılmaz’ın Galatasaray karnesine bakarsak toplamda gayet başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan, diğer takım taraftarları tarafından bir türlü sempatik bulunmadı. Çitlembik gibiydi. Dokunsanız kırılıyordu. Bazen rakip daha hamlesini yapmadan Bosna-Hersek’te Sırp bir sniper tarafından vurulan masum bir Müslüman Boşnak gibi kendini yere bırakıyordu. Tabi Lig TV kameraları affetmedi. Bu şekilde rakiplerini ve hakemleri birçok defa aldattı. “Emek hırsızı” gibi ağır bir lakaba layık görüldü. Tabi en çok tepkiyi Fenerbahçeliler gösterdi her zaman…

Üstlerindeki formayı çıkarttıklarında iki futbolcu için de ne kadar düzgün insan oldukları söylenir. Sahaya çıktıklarında ise belki içlerindeki kazanma arzusu belki geçmişten gelen bilmediğimiz başka bir sebep onları bu hale getiriyor. Peki hem kazanan (winner) hem de bunlarla gündeme gelmeyen sporcu olmak mümkün değil mi? İşte o zaman Metin Oktay, o zaman Lefter Küçükandonyadis oluyorsunuz ve bir yerlerde heykelinizle bile fotoğraf çekiliyor…

Tabi bu arkadaşları eleştiren bizler, Fenerbahçeli ve Galatasaraylılar birer namus elçisiyiz!.. Hiçbirimiz etrafta polis olmadığında emniyet şeridini kullanmıyoruz, hiçbirimiz işyerinde mesai saatlerinde surf yapmıyoruz, hepimiz yerde para bulduğunda sahibini arıyoruz…

Ali Rıza Bey seni mumla arıyoruz… Ses ver orada mısın? Yoksa sadece film karakteri misin? Kandırdılar mı bizi?

ozan.gulseni@abcspor.com

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular