https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

GÖKHAN “THE REBEL”, TÜRK SPORU BİR EÇHEL

Okunması Gerekenler

GÖKHAN “THE REBEL”, TÜRK SPORU BİR EÇHEL

Her insan bir amaçla, bir potansiyel ile doğar. Hepimizin evrenden bir çağrısı vardır elbet fakat kolay değildir yanıtlamak o çağrıyı. Herkese düşmez o şans. Çoğu zaman bulamadan da yaşanır gider bir ömür. Fakat onun için öyle değildi. ‘’Rocky’’ izlerken amerikan boks eldivenlerine takılı kaldı. Evren çağrısını yerine ulaştırdı. 10 yaşında başladığı spora başarır mıyım umuduyla devam etmedi, ben bunu başarırım dedi. Acaba demeye yer yoktu. Önündeki uzun kariyerinde karşılaşacağı tüm rakipleri ilk yenilgilerini ona karşı bu cümleyle almışlardı bile: Gökhan Saki. Kickbox sporunun milli gururu, ringin ‘asi’ çocuğu.

Kickbox’ı ve müsabakalarını takip eden de etmeyen de ringin ‘asi’ çocuğunu mutlaka tanır. Çünkü Saki, yalnızca Türkiye’de değil, kickboxing camiasında dünyaca ünlü bir isim. Alanının en iyilerinden sayılıyor. 34 yaşındaki Saki, kariyerine başladığı ilk profesyonel maçından bu yana sayısız şampiyonluğa imza atmış, ringlerde “Turkish Tyson” olarak anons edilen bir kickboxer. Zaten ringlerin dediğimiz gibi de Gökhan The Rebel’i yani asi dövüşçüsü. Saki’nin birden fazla Dünya ve Avrupa şampiyonluğu var fakat en unutulmazlarından biri, 2014’teki Glory 15 Light Heavyweight Dünya Şampiyonluğu. Bu final maçını unutulmaz kılan aslında ne kadar iyi bir maç olduğu değil, Saki’nin öne çıkan tavrı ve sportmenliği. İzleyenler bilir, maç maalesef hiç istenmeyen şekilde sakatlık sebebiyle sona ermişti. Daha ilk raundda Saki’nin aldığı blok sonucu rakibi Tyrone Spong’un bacağı kırılmıştı. Saki, maçı teknik nakavt ile kazanmıştı. O anda dünya şampiyonu olan Saki’nin rakibinin sakatlığı karşısındaki tutumu hem savaş sanatlarının ruhuna hem de profesyonel bir sporcunun karakterine yakışır şekildeydi. Sportmenliğiyle o gün akıllarımıza ve dünya basınına Saki çok daha farklı kazındı. Aslında zaten onu yalnızca ring başarısı farklı kılmıyor, ringe çıkarkenki şovları, enerjisi ve duruşuyla ortaya koyuyor kendini, yaptığı işe nasıl da ruhunu adadığını kanıtlarcasına.

Low kick’leri ile meşhur Saki, aslında rakiplerine nazaran farklı taktiği ile kendini üstün kılıyor. Peki onun bu taktiği nasıl bu kadar meşhur hale geliyor ve Saki’nin ikonik hareketi haline dönüşüyor? İşte tam bu noktada bize milli sporcumuz başarının anahtarını vermiş oluyor: Başarı için sunulan yol zafer getirmiyorsa, o zafere erişmek için farklı bir yol dene. Kendisi de zorlu rakipleri karşısında alışageldik hareketlerin yeterli olmadığını gördüğü anda ringlerin galibi haline geliyor.

Gökhan Saki, Türk spor dünyasına sadece getirdiği şampiyonluklarla katkıda bulunmuyor aslında. Bundan çok daha fazlası var. İstikrarın ve vazgeçmemenin bir örneği. Girmek istediği her kapıdan giriyor. Vazgeçmiyor. Kilidi açıp da içeri almak istemeyenlere inat, zorluyor o kapıları. Tekmeliyor ve yine giriyor. Vazgeçmiyor. Tekrar deniyor, lowkicklerin kralı kapıyı kırana kadar tekmeliyor. İçeri vardığında ise şöyle bir ders veriyor: Ahlakından ödün vermemek. Kırdığı kapıyı da tamir etmesini bilmek. Bulunduğu yeri dost edinmek. Verdiği mücadelede, ringten indiği zaman ateşkes ilan edebilmek. Kaldığı yerden de devam edebilmek. Tek bir kapıyı açmak ona yetmiyor.

Saki, Glory ile yaşadığı anlaşmazlık sonucu kickbox’a yaklaşık iki buçuk üç yıl ara veriyor. Bu süreçte antrenman bile yapmadığını söyleyen Saki’ye Amerika’nın en meşhur MMA organizasyonu UFC’den teklif geliyor. Bilmeyenler için ekleyelim, MMA yalnızca kickbox değil, birden fazla savaş sanatını bir araya getiren bir alan. Ayakta dövüşebildiğiniz kadar yerde de dövüşebilmeniz gerekiyor. Birden fazla dövüş sporuna hakim olmanız gerek. Tam bir kafes yani. Gökhan Saki burda da kendine yeni kapılar açmaya devam ediyor tabiki de. Spora ara vermiş olmasına rağmen bu teklifi kabul ediyor ve çok sıkı bir hazırlık sürecinden geçiyor. Yine kırıyor kapıları. İlk maçı Japonya’da Brezilyalı Henrique da Silva’ya karşı gerçekleşen Saki, ilk raundun sonlarına doğru rakibini nakavt ederek muhteşem bir başlangıç yapıyor. Kırıp da içeri girdiği kapıda karşılaştığı bu yeni düzene de kanıtlıyor kendini.

Tabii, sportif başarı olsun, akademik başarı olsun, hayattaki her zafer emek harcayarak geliyor. Kickbox ya da MMA gibi savaş sanatlarını barındıran sporlar, anlamayanları tarafından yalnızca bir dövüş olarak görülse de aslında ciddi bir disiplin, çalışma ve emek gerektiriyor. Saki’nin de bu kulvardaki dostlarına ve rakiplerine saygısı buradan geliyor. Harcanan emek. Ayrıca Saki, çok farklı bir spor dalından büyük bir başarı yakalayıp mutluluğumuz haline gelerek bir durumu daha ortaya koyuyor: Farklı spor dallarına olan ilginin ne kadar yetersiz olduğu. Fakat milli bir ikonun aslında nasıl da yeni yeteneklere ve ilgi alanlarına kapı açtığı.Yeterli destek, azim ve doğru yönlendirme ile Türkiye’de de kickbox olsun MMA olsun farklı tüm spor dallarına olan ilginin arttırılması gerektiği aşikar. Neden yeni Gökhan Saki’ler yetişmesin diye kendimizi sormaktan alıkoyamıyoruz. Başka Saki’leri de gururla izlemek istiyoruz. Ki en büyük inanç da zaten her yeni bir milli başarının yeni bir ilgiyi ve kitleyi doğuracağı. Bu ilginin yoğurulacağı ve Türk sporuna yeni bir kültür kazandıracağı.

Bundandır ki Gökhan Saki’ye de kazandırdıkları için teşekkür etmekten başka bir şey düşmüyor, kendisini bu yeni yolculuğunda merakla takip ediyor ve yeni mücadelesinde yine neleri kırıp geçecek sabırsızlıkla bekliyoruz. UFC müsabakalarını takip eden çok iyi bilir, mücadele hem yerde hem ayakta heyecanlı geçer. Saki’yi de bu hazırlık sürecinden ve ilk maçında aldığı mükemmel galibiyetinden sonra farklı hareketleriyle de izlemek istiyoruz. Kendisine en büyük başarıları diliyor ve UFC gibi farklı spor kültürlerinin ve organizasyonlarının Türkiye’de de ilgi görmesini umut ediyoruz.

Eklemeden de geçilmiyor: Saki, çoğu konuşmasında her genç gibi zamanında hayatı adına bir filmi olduğunu söylüyor ve şimdi onu başrolde oynuyor. Gönül ister gençlerimizin her biri de filmini istediği gibi yazsın ve senaryolarının başkahramanı olsun. Saki’nin bu hikayesi de ufak bir ilham olarak dursun. Daha nice sporcular yetişsin, gururumuz olsun. Ahlakınızla kırın kapıları geçin, çağrınıza seslenin biz burdayız…

“Ben Sporcunun Zeki, Çevik ve Aynı Zamanda Ahlaklısını Severim.”

Mustafa Kemal ATATÜRK

mail: berna.armagan@abcspor.com

twitter: @bernarmagan

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular