Fatih Terim basına sordu: Siz hasta mısınız?
İlahi Fatih Hoca, bu da soru mu? Dünyanın en büyük akıl hastanesinde yaşıyoruz, kimse söylemiyor. Hepimiz topluca hasta olmasak, klübünü batıranı TFF başkanı yapar mıydık? Aynı TFF başkanı şimdi klüplere finansal fair play, mali disiplin gibi konularda yol gösteriyor, akıl veriyor. Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne Hüseyin Üzülmez’in atanması gibi bir durum.
Gelelim Gökhan Töre’nin takım arkadaşına silah çekmesi meselesine… Hasta toplumun deli ettiği çocuklardan birinin yediği halt deyip geçebiliriz. Başka yerde örneği var mı bilmiyorum, aradım bulamadım. Takımda kavga ettiği için, kamptan kaçıp alem yaptığı için, alkollü araç sürdüğü için milli takımlarından men edilenler var. Silah çekip tehdit edince zaten normal şartlarda bu arkadaşın işleriyle savcıların uğraşıyor olması gerekir diye düşünsek de olayın adli boyutunu bilmiyoruz. Fatih Terim de Gökhan Töre’yi kaybetmeyelim, bir hata etmiş kazanalım niyetiyle yola çıktığını söylüyor. Bir yöntemdir, görüştür, saygı duymak gerekir.
Ancak daha önceleri de Fatih Tekke’nin U17 teknik kadrosunda görev alacağı haberleri çıkmıştı. Hani futbolcuyken oyandığı maça bahis yapan ve mafyöz işlere giriştiği için ayağından vurulan Fatih Tekke. Dikkat buyurun, Fatih Terim A Milli Takım Teknik Direktörü değil; Türkiye Futbol Direktörü. Yani artık nübüvvetle velayet kendisinde zuhur etmiş ve uluhiyet devri başlamıştır ki, hikmetinden sual olmaz. Dedik ya, hastasıyız…
Eğer toplum hasta olmasa, sürekli yalan, uydurma haberlerle karakter cinayetleri işleyen bu basını kim okur, kim takip eder? Kaosun müptelası olmasak, yap-boza döner miydi ülke? Hiçbir yeri düzgün olmayan bu deveden bozma sistemin düzelmemesi bütün aktörlerin işine gelmese, bugüne kadar az da olsa bir yol kat ederdik herhalde. Daha da komiği, Fatih Terim’in kendisi bu bozuk düzende Fatih Terim olmadı mı? Mesut Yılmaz’lı, Haluk Ulusoy’lu, Mehmet Ağar’lı hücum hattıyla gelmedi mi o en büyük başarılar? Fatih Terim bu acayip ilişkiler, garip oyunlarla sanki yeni tanışmış gibi yorumlar yapıyor ama basındaki dostlarından ve düşmanlarından da bahsediyor. O kadar da naif değil yani, ayağınızı denk alın diyor.
Çok acayip yönetici, finansı yemiş yutmuş, ortaya Rus salatası olarak çıkarmış diye getirilen botokslu başgan klübü mali olarak uçurumdan attıktan sonra aman bizi bırakma denir miydi millet manyak olmasa? Kurumsal yapı diye türkü çığıranlar o kadar kurumsal ki Hajrovic vakası gerçekleşebiliyor. Hiçbir sorumluluk almadan klüp batıranlar büyük yönetici nasıl oluyor da oluyor diye sormayın; bu akıl hastanesinde herkes herşey oluyor. Bakın Aziz Yıldırım da İlhan Cavcav’a özendi, teknik direktör oluyor.
Süleyman Seba sezonu oluverdi bir anda bu sezon. Sanıldı ki hala aklını yitirmemişler, vicdanının selası okunmamışlar kaldıysa, belki onlara güç verir. Rahmetlinin cenazesinde oluşan birlik havası, timsali olduğu yüksek değerlerin yeniden yeşermesine bir fırsat olur umuldu. İşte aynı sezonda Beşiktaş kendi stadımın inşaatını bitireyim derken mükemmel(!) de bir planlama yaptığı için ayazda kaldı iyi mi? Aman doktor, derdime bir çare…
Stadlar düzgün olsun, ortam güzel olsun, seyirci gelsin diye uğraşılırken protesto paranoyası yüzünden fişleme uygulaması Pasolig diye kerameti kendinden menkul bir acayiplik peydah oldu ve maçlardaki seyirciler nesli tükenmekte olan kelaynak sürüleri gibi kalıverdiler. Aynı paranoya basketbolda da hortladı ve Cumhurbaşkanlığı kupası maçı için parti gençlik koluna dağıtıldı biletlerin çoğunluğu. Maç Fenerbahçe’yle Karşıyaka arasındaydı aslında, AKP-CHP maçı değildi. Sayın Cumhurbaşkanı’mız gerekli tedbirler bu şekilde alınsa da maça gelmediler. AKP gençlik kolları üyeleri de durumdan istifade Karşıyakalılar’la olay çıkardılar. Final maçına çıkmayan takıma komik para ve hak mahrumiyeti cezaları veren TBF, bu olaylardan ötürü AKP’ye de 3 miting seyircisiz cezası verir mi acaba?
Bu yazının büyük bölümü batılıların anlayabileceği şeyler değil; o yüzden bir ezikliğiniz varsa zinhar, olmasın. Hastayız hepimiz, o yüzden birbirimizin halinden anlarız.
ABCSPOR
