İLK HAFTAYA GENEL BİR BAKIŞ
Ligin ilk haftası, sezonun devamının nasıl olacağı konusunda bize hiç bir zaman ipucu vermez. İlk maçlar biraz da fragman gibidir, fragmanı izleyip süper bir film dediğimiz ama neredeyse tüm aksiyonu bu fragmanda gördüğümüz filmler olduğu gibi, fragmanında fazla renk vermeyip bütününü izlediğimizde vaay dediğimiz film de çoktur.
Aynen ilk maçta “dakika 1 gol 1, kötü başladık” diye düşünerek morali bozulan ama sonra sezon sonu elde bayrak tura çıkan taraftarın çok olduğu gibi. Buna rağmen ilk maçlar sezonun en merakla beklenen maçlarıdır çünkü transferler yapılmıştır ve futbolseverler ilk defa takımlarının nasıl oynadığını görmeyi iple çekiyordur. Seneden seneye güçten düşen, tavsayan, üzerine ölü toprağı atılmış gibi duran ligimize bu sene libido arttırıcı, adeta afrodizyak etkisi yaratacak yeni transferler geldi.
Türk futbol tarihinde bu kadar çok yıldızın transfer edildiği bir başka sezon daha yoktur heralde. Fenerbahçe Van Persie, Nani gibi yıldızları kadrosuna katarken, Galatasaray Podolski’yi, Beşiktaş Mario Gomez ve Quaresma’yı, hatta Antalyaspor bile Eto’o’yu transfer etti. Her sene 1-2 yıldız gelirdi ama daha önce gelenlerin memnuniyetinden ve iyi referanslarından olsa gerek, (vergi avantajını da es geçmeyelim) bu sene adeta yıldız yağmuru oldu. Transfer sezonu böyle ışıl ışıl olunca da genç yaşlı herkes ekran karşısında ilk maçları seyretmek için yerini aldı.
Öncelikle belirtmeliyim ki, oynanan futbol açısından en çok Beşiktaş’ı beğendim. Bana göre Türkiye’nin en iyi hocası olan Şenol Güneş, kısa zamanda takır takır ayağa pas yapan, set oyunu oynayan, diri ve güçlü bir Beşiktaş yaratmış. Bu sene Türk futboluna kazandıracağı yıldızlar da şimdiden belli. Cenk Tosun ve Oğuzhan Yakup. Yıllar evvel Gaziantepsporda başarılı maçlar çıkaran ama genel anlamda bir istikrar yakalayamayan Cenk Tosun, Beşiktaş gibi büyük bir takımla ilk maçında hat-trick yaparak hem Mario Gomez’e gözdağı verdi hem de taraftarını mutlu etti. Cenk, Burak Yılmaz’ı son yılların en iyi golcüsü yapan Şenol hocanın elinde bu senenin en iyi forvetlerinden biri olabilir.
Fenerbahçe, ligin en kuvvetli kadrosuna sahip ama nasıl ki dünyanın en güzel gözleri, en güzel dudakları, en güzel burnu ve en güzel saçları bir araya geldiğinde dünyanın en güzel yüzünü oluşturamıyorlarsa, yıldız futbolcular da bir araya geldiğinde en iyi takımı olamayabiliyor. Bir zamanlar Los Galacticos denen bir Real Madrid vardı, sistem oyunu oynayan Barcelona gelip gidip 3-5 atıyor, yıldızları matlaştırıyordu. Fenerbahçe’nin zamana ihtiyacı var, bu sene neredeyse yeni bir takım kuracak kadar çok transfer yaptı başkan Aziz Yıldırım. Hala da yapmaya devam ediyor. Bruno Alves’e ikame olacak ya da Emre’nin görevini en az Emre kadar iyi yapacak birini almaktansa neden hala kanat oyuncusu alıyor onu da anlamış değilim ama vardır heralde bir bildiği diyip kararının haklılığını zamana bırakıyoruz.
Fenerbahçe’nin, transferlerin haricinde Diego’yu tekrar kazanıyor olması ve Fernandao’nun Türk ligine alışık olmasıyla ilk maçında zımba gibi bir gol atması, şimdilik görünürdeki ilk kazançlar gibi duruyor. Çok şeyler beklediğiniz bir forvetin ilk maçında gol atması moral olarak çok önemli bir şeydir aynı Podolski’nin ilk maçında gol atması gibi. Bence Galatasaray’lılar da Podolski’nin attığı bu ilk maç golüyle bir oh çekmişlerdir, hem 1 puanı kurtardıkları için, hem de ümit bağladıkları golcü lige iyi başladığı için.
Onun haricinde Galatasaray bence 3 büyükler içinde ilk maçında en kötü futbolu oynayan takımdı. Hemen teknik direktörle ilgili dedikodular başladı. Yok takımı Fatih Terim yapıyormuş da, yok Hamza hocayı takım saymıyormuş da, her çıkan formasını yere atıyormuş da vs vs. Kötü gidişat yüzünden ligin yarısında hocasını (Prandelli) gönderen bir takımın başına geçip, o takımı şampiyon yapan bir teknik direktöre futbolcular nasıl saygı duymazlar anlamış değilim. Her ne kadar geçen sezon biraz Fenerbahçe’nin hediye etmesi ile şampiyon olsa da zaten şampiyonluklar hep bu yarışı sürdürenlerin hata yapmasıyla gelmiyor mu? Az hata yapan ipi göğüslüyor.
Yani Hamza hocaya takımda bir saygısızlık varsa bence hata ediliyor. Bu kadar maddi sıkıntılara rağmen takımı geçen sene şampiyon yaptıysa, en azından bunun yüzsuyu hürmetine saygı duyulmalı. Yazımı, Türk ligine gelmesi bir şehir efsanesi haline gelmiş, sevgili Oktay Derelioğlu sayesinde literatüre “Eto’o bitmiş” gibi bir deyim kazandıran ünlü futbolcu Samuel Eto’o’dan bahsederek noktalamak istiyorum. Eto’o, en nihayet Türk ligine ayak bastı ve 3 büyüklerin yerine onu hiç akıllarda olmayan Antalyaspor kaptı. Eto’o daha ilk maçında bitmiş mi, bitmemiş mi bize gösterdi ve defans oyuncularıyla kedi fare oyunu oynayarak ilk golünü, gelişine zımba gibi vurarak ikinci golünü kaydetti.
35 yaşında Drogba’yı alan ve çok fayda gören Galatasaray gibi bir örnek varken, 34 yaşındaki Eto’o ile ilgilenmeyen takımlar heralde şimdi pişmandır. Eto’o bu yıl çok can yakabilir, hep birlikte izleyip göreceğiz. Bu sene lig başka lig. Umarım transfer döneminde tüm taraftarları heyecanlandırdığı gibi de heyecanlı devam eder.
TOLGA AYKUT
mail : tolga.aykut@abcspor.com
twitter : Tolga_Aykut
