https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

TAZE BİR BAŞLANGIÇ

Okunması Gerekenler

Beşiktaş’ın Nisan ayında göreve başlayıp geçtiğimiz sezonun son 8 haftasında ve bu sezon da 11.haftaya kadar görev yapan teknik direktörü Valerien Ismael’in görevden alınmasının ardından ilk lig karşılaşmasıydı. Ismael’in neden başarılı olamadığı, devam etseydi uzun vadede başarılı olup olamayacağı vb. konular açıkçası uzun uzadıya konuşulabilir, ama bu yazının konusu değil. Dolayısıyla şahsen çok hayal kırıklığına uğradığım bu süreci es geçip, beklendiği gibi hızlı bir şekilde göreve getirilen Şenol Güneş’in 2. dönemi üzerine eğileceğim.

Şenol hoca bilindiği gibi, 1995-2015 arasındaki 20 yıllık sürecin 2 şampiyonlukla geçtiği karanlık bir dönemin ardından göreve gelip üst üste iki şampiyonluk ve Avrupa başarıları kazanmasının ardından özellikle yeni jenerasyon Beşiktaşlılar’ın gözünde efsanevi bir konuma yükselmişti. Sonraki iki sezonda da şampiyonluk yarışında yer almasına karşın, çeşitli sebeplerle ipi göğüsleyememişti. Son sezonunda Milli Takım’dan gelen teklifle beraber iki görevi birden yürütmeye başlaması ve sezon sonu da Beşiktaş’ı yarı yolda bırakıp yeni görevine başlaması benim bir Beşiktaşlı olarak unutmayacağım olaylar. Çünkü teknik direktörlük kariyerinde kendisine en çok sahip çıkan, Trabzon’lulardan bile daha çok sahiplenenler Beşiktaşlılar’dı, ama o dönem için bunun kıymetini bilmediğini düşünüyorum.

Ama şimdi yeni bir dönem başladı ve eski defterleri açmanın kimseye faydası yok. Beşiktaş taraftarının büyük bir çoğunluğunun da halen kendisine büyük bir teveccühü var, bugün statta bunu fazlasıyla gördük, adeta çiçeklere boğuldu. Umarım bu sevginin kıymetini bilir ve gereksiz takıntılara, eski çekişmelere takılmadan işini en iyi şekilde yapar, kazanan da Beşiktaş olur…

Ümraniyespor maçı Şenol hoca ve Beşiktaş açısından yeni bir başlangıç yapmak için ideal bir karşılaşmaydı. Hem iç sahada, hem güzel bir havada, hem de saat itibariyle 17’de olmasıyla futbol için çok güzel bir atmosferde, tamamı dolu bir stadyumda oynandı karşılaşma. Benim için bir başka anlamlı yanı da 7 yaşındaki oğlum Çağan’ı götürdüğüm ilk resmi maç olmasıydı 🙂 Yavru Kartal uğurlu geldi ve Beşiktaş farklı bir galibiyetle yeni döneme güzel bir başlangıç yapmış oldu…

Şenol Güneş’in geldiği gibi ilk müdahalesi kaleye oldu, Ersin yerini uzun bir sakatlıktan yakın zamanda çıkmış olan Mert Günok’a bıraktı. Hocayı zaten tecrübeye her zaman öncelik veren yapısıyla tanıdığımızdan, bizim için sürpriz olmayan bir tercihti. Geri dörtlüde Rosier, Talha, Saiss ve Masuaku ile sezon başından beri oynayan hattı bozmamayı seçti. Çoğunlukla 4-2-3-1 sistemine ve biri defansif biri ofansif olmak üzere çift önlibero ile oynamasına alıştığımız Güneş, yine bildiğini uyguladı. 6 numara pozisyonunda Josef, 8 numara pozisyonunda Salih yer aldılar. Son haftalarda kesin yemiş olan ve çoğumuzun kötü sonuçları da buna bağladığı Gedson Fernandes de olması gerektiği gibi sahadaydı. Zira bu oyuncu takımın dinamizminin en az %50’sini sırtlanan bir isim. Gedson’un yer yer Salih birlikte çift 8 oynamasıyla da Sergen hoca dönemindeki 4-1-4-1 sistemine kaymalar gözlemledim.

Şenol hocanın gelmesiyle birlikte çoğu kişinin bir çıkışa geçmesini beklediği Dele Alli’yi ise sol açıkta kullandı Güneş. Premier Lig döneminde o mevkiide oynama tecrübesi olan Alli, bu maçta gol yollarında çok etkili olamasa da oyuna katkı anlamında birazcık daha etkin gözüktü. Sağ kanatta ise hocanın tercihi eski prenslerinden Cenk Tosun’du, kaleciden sonraki bir diğer radikal değişikliği o oldu. İleri uçta ise Weghorst, her aklı başında hocanın yapacağı gibi vazgeçilmez isimdi.

Siyah-Beyazlılar hızlı başladığı maçta bir elle oynama sonucu erken gelen penaltıyı Cenk’in gole çevirmesiyle öne geçince, biraz hız kesti. Bu bölümlerde Ümraniyespor’un topla oynamasına fazla izin verdiler, ki bu hocanın oyun anlayışına ters bir durumdu. Ama Gedson’un orta sahada kaptığı bir topu hızla ileri taşıması ve Cenk’e aktarmasının ardından, Cenk’in güzel ara pasında Weghorst uzak köşeyi çok klas görünce, skoru bulan taraf yine Beşiktaş oldu. Özellikle Cenk’in sağ kanattan bolca içeri dalıp forveti çiftleyen oyunu hem Weghorst’un verimini arttırdı, hem de rakip savunmanın işini daha da zorlaştırdı.
İlk yarı böyle bitecek derken Masuaku’nun kaptırdığı bir topla aniden ceza sahasına giren Ümraniyespor farkı bire indiren golü bularak soyunma odasına gitme şansını kaçırmadı. Bu gol Şenol Güneş’in de oyuna neşter vurmasına sebep oldu, 3 değişiklik birden yaparak sahaya sürdü takımını. Golde hatası olan Masuaku yerine Umut, sağ bekteki Rosier yerine Tayfur Bingöl ve kanatta da Dele Alli yerine Redmond oyuna dahil oldular. Redmond’un girmesiyle Cenk sol tarafa kaydı, sağ açığı da Redmond etkin bir şekilde kullanmaya başladı. Yine oyuna hızlı giren Kartallar, önce Redmond ve Weghorst ile yaklaştıkları 3. gol şansını kısa süre içinde tekrardan buldular. Salih’in kestiği ortayı Josef aşırdı, arka direkte Talha hem topu indirip, hem de bir golcü ustalığı ile sol ayağıyla voleyi vurarak farkı tekrar ikiye çıkardı.

Sonrasında oyun daha da hızlandı, her iki ekip gol fırsatları yakaladı. Beşiktaş bunları harcarken, Ümraniye sağından geliştirdiği ani hücumda Umut Meraş’ın bıraktığı boşluktan ceza alanına dalıp yeniden farkı bire düşürdü. Ancak Beşiktaş önceki dönemlerden farklı olarak skoru koruyayım derdine düşmedi. Gol aramaya devam etti, Tayfur’un rakip alana taşıdığı topu Weghorst sırtı dönük aldı, Redmond’a aktardı, onun arka direğe düzgün ortasında Cenk Tosun eski günlerini hatırlatan bir kafa vuruşu ile golcülüğünü konuşturdu.
Birkaç dakika sonra bana göre sahanın yıldızı Gedson Fernandes dikine sürdüğü topu çapraza doğru koşu atan Weghorst’un önüne bıraktı, o da kaleciyi geçip dar bir açıdan usta bir gol daha kaydetti: 5-2
Bu gol günün skorunu ortaya çıkartırken, tribünler mutlu, oyuncular coşkuluydu. Ancak zayıf rakibe gereğinden fazla gol fırsatı tanınan bu 90 dakikadan Şenol hoca ne kadar memnundur, emin değilim!

Hocanın haftaya ikinci maçında zorlu bir derbi deplasmanı olan Galatasaray’a konuk olacak olması bir dezavantaj, ama bu virajı iyi atlatarak bunu büyük bir avantaja çevirme fırsatı da elinde. Sonraki haftanın ardından ise bir yaz kampı gibi 6 haftalık dünya kupası arasına girilecek olması, yeni göreve başlayan bir hoca için çok büyük bir nimet. Umarım bu şansları iyi değerlendirir ve Beşiktaş’ımız da iyi başlayamadığı sezonda şampiyonluğun yeniden en büyük adaylarından biri haline gelebilir.

mail: olcay.nurlu@abcspor.com

twitter: @olcynrlu

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

AMATÖRCE

Yedigimiz iki gol de olacak iş değil. İlkinde ortada fol yok yumurta yok. Rakibin ne baskısı var ne pozisyonu....

Benzer Konular